Eğitim Kurulu Üyemiz Sayın Talip Aydemir'in Deliliğin Gölgesinde adlı yeni romanını konuştuk.

122146107_155418202918686_8666127877301313501_n

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Gaziantep’te doğdum. Lisans eğitimini Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümünde tamamladım. 1999 yılında öğretmenliğe başladım. Halen Okul Psikolojik Danışmanı olarak öğretmenlik hayatına devam etmekteyim.

Yazma serüveniniz nasıl başladı?

Ufak tefek karalamalar hayatımın hepbir yanında vardı. Kimseyle paylaşmazdım. Belki de çevremde paylaşacağım, yazıyla ilişkili, pek kimse yoktu bundan dolayı paylaşmamışımdır. Karalamalarımda ise daha çok duygusallık, özlem içeren şiirler ve kompozisyonlar vardı. 1998 yılında Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü bir Oyun Yazma Yarışması açmıştı. Üniversitedeydim o zamanlar. Ocak ayı sonu gibiydi. Sömestri tatili vardı. Ankara Aydınlıkevler semtinde bir öğrenci yurdunda kalıyordum. Bütün arkadaşlarım, tatil için yurttan ayrılırken ben o yarışmaya katılmak için yurtta kalmıştım. Yurt memurunun bir daktilosu vardı, sağ olsun bana vermeyi kabul etti ve ben o daktilo ile ilk kez bir eser yazdım. Yani ciddi anlamda ilk yazdığım eser bu diyebilirim; bir tiyatro oyunu.

Talip Aydemir kimleri okumaktan keyif alır?

Evet, güzel bir soru. Kendime sıkça sorarım bunu, acaba cevabım değişmiş midir diye. Ama genelde değişmez ve değişeceğini de pek sanmıyorum. Bu kesinlikle yazar ayırt etmek değil ya da diğerlerinden daha iyi yazdığı için değil. Sebepleri böyle sıralarsam emin olun pek çok kıymetli yazara haksızlık etmiş olurum. Buna kendimi yakın bulduğum, yarattığı dünyadaki bakış açılarının benzerliği, denge ya da dengesizliği, ütopyalarının ya da distopyalarının bende yarattığı etki, fantastik yanı ve aynı zamanda realistliği, zıtlıkların uyumuvs. hep kendimden bir şeyler bulduğum içindir belki de. Kafka, Franz Kafka.

Yazmaya başlamak isteyen yazar adaylarına ne tavsiye edersiniz?

İlk bilinmesi gereken şey sanırım yazma eyleminin yazarak gerçekleştiğidir. Ben gerçekleştirdiğim yaratıcı yazarlık atölyelerinde de ilk şartın bu olduğunu söylerim. Eğer öyle ya da böyle yazmıyorsanız ortaya bir eser çıkması imkânsız. Yazarlık tembellik kaldıracak bir iş değildir. Çoğu kişi şunu söyleyebilir ilk şart okumak değil midir diye. Evet, mutlaka en önemli parçalardan biridir ama gözlemlerinizi bir kenara not etmiyorsanız, düşüncelerinizi bir kâğıda dökmüyorsanız yani kısacasıoturup yazma isteği duymuyorsanız bu iş size göre değil. Ve yazmaya başlamak için cesaret olması gerekir. Siz bu kadar koca koca yazarlar bu kadar koca koca eserler varken yazmaya karar vermişseniz birazcık cahil cesareti olmalı sizde diye düşünüyorum. Daha belki birçok şey de sıralanabilir; kurmaca bir metnin olmazsa olması hayal kurmak gibi.Ama bana göre ilk şartı yazmak, ikincisi ise cesaretli olmaktır. Bu iki şey ilk zamanlar için çok çok önemlidir. Sonrası ise meşakkatli bir yol tabii.

Talip Aydemir’in top 10 listesini öğrenebilir miyiz?

Yani, böyle bir liste yapmak gerçekten çok zor. Bu yazacağım on içerisinde yer almayan ve bunlardan aşağı kalmayan birçok eserin olduğunu söylemem gerekir.

Dönüşüm-Dava-Şato Franz Kafka

Savaş ve Barış Lev Tolstoy

Suç ve Ceza Fyodor Dostoyevski

Oblomovİvan Gonçarov

Kayıp Zamanın İzinde (Seri)MarcelProust

Bir Delinin Hatıra Defteri (Burun, Palto)  Nikolay Gogol

Puslu Kıtalar Atlası  İhsan Oktay Anar

Bostan Şirazlı Sadi

Ses ve Öfke William Faulkner

Teneke Trampet GünterGrass

Deliliğin Gölgesinde romanını yazmaya nasıl başladınız? Ne sizi harekete geçirdi?

Bu romanın bende katmanlı bir öyküsü var ancak burada anlatmak çok uzun olabilir. Kısaca şöyle diyeyim; üniversite öğrencilik yıllarımdı, Ankara’da sık uğrak yerlerimden biri olan Samanpazarı’da (itfaiye Pazarı) gezerken küçük bir tezgâhta, kitap satan bir kızı görmem ve onun görüntüsünün bende yarattığı etkinin izdüşümleri, en azından karakter oluşumunda,bu romanı yazmamdaki etkenlerden biriydi diyebiliriz. Tabii ki televizyonlar karşısında bir film izliyormuş gibi savaşı izlediğimiz günlerin etkisi çok ama çok fazla. Kadınların, çocukların çektiği acılar, körfez savaşına dair okuduğum kitaplar ve devletlerin politik ayak oyunları yazmamı tetikleyen, beni harekete geçiren en önemli unsurlar oldu.

Yazdığınız diğer kitaplar hakkında bilgi verebilir misiniz? (Tiyatro oyunu / roman)

İlk romanım “Sürgü”  Mustafa Necati Sepetçioğlu Uluslararası Tarihi Roman Yarışmasında mansiyon ödülüne layık görüldü ve roman 2009 yılında yayınlandı.

Tiyatro alanında “Karabiber Hüznü, Renkli Rüyalar Oteli, Şenkullar Konağı, Görünmez, Şımarık, Göç, Mutlu Sonlara” tiyatro oyunlarını yazıp yönettim. Yine birçok yazarın oyunlarını yönetme fırsatım oldu. Farklı festivallerde Özgün Senaryo,  Özgürlük, En İyi Yönetmen dallarında ödüller aldım. Bunlar benim için çok kıymetliydi. Yine tiyatro hayatımda kırılma anım Pupa Sanat ile tanışmam oldu diyebilirim. İlk Mehmet’le tanıştık; Nilüfer Belediyesinin bir oyun projesi vardı ve biz Mehmet’le daha önce yazdığım “Göç” oyununun dramaturgisini çalışmıştık. Daha sonra Pupa Sanat’ın sevimli kurucusu Seden’le tanıştık. Güzel işler yaptık inancındayım. Kendimi çok iyi hissettiğim yerlerden biri oldu Pupa Sanat. Hâlâ sanat adına güzel işler yapma gayretinde olan kurumsal yerlerin olması sevindirici.

Yeni projeler var mı? Kısaca bilgi verebilir misiniz?

Bakalım. Yakın zamanda ilk romanım olan Sürgü’nün yeniden basılması söz konusu. Hemen peşinden bir romanın basım değeri içinse yazım hazırlığı var ve tabii ki yeni tiyatro oyunları. Bir an önce salgının bitmesi temennisiyle diyelim. Ayrıca bana kendimi anlatma imkânı sağladığınız için teşekkür ediyorum. Sağlıcakla kalın.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>